Geri dönün

Meme Kanseri

Menü yükleniyor...

Meme Kanseri

Meme Kanseri Nedir?

Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanseri sıklıkla süt kanallarından (duktal karsinom) ya da süt bezlerinden (lobüler karsinom) kaynaklanır. Hücrelerin kontrolsüz çoğalmasıyla memede tümör oluşur. Bu aşamada durdurulmazsa öncelikle koltuk altı lenf bezlerine, oradan da vücuda yayılabilir (metastaz).

MEME KANSERİNİN GÖRÜLME SIKLIĞI NEDİR?

Her 8-10 kadından biri yaşamı boyu meme kanserine yakalanma riski taşır ve bu risk yaşla beraber artar. Meme kanseri kadın sağlığını tehdit eden en önemli sorunlardan biri olmakla birlikte nadiren erkeklerde de görülmektedir. Meme kanseri en sık 55-64 yaşları arasında görülür. Ülkemizde hastaların yaklaşık yüzde 20’si 40 yaş altındaki genç gruptadır. Günümüzde erken tanı olanakları ve gelişmiş tedaviler sayesinde her yıl daha fazla sayıda hasta uygun tedavilerle meme kanserinden kurtulmakta ve tedavi sonrası normal yaşamlarını sürdürmektedir.

Meme Kanserinin Risk Faktörleri Nelerdir?

Meme kanseri için en önemli risk kadın olmaktır. Diğer başlıca risk faktörleri ise şöyle sıralanabilir:

  • Ailede meme kanseri olması,
  • Hiç doğum yapmamış olmak ya da ilk doğumunu 30 yaşından sonra yapmış olmak,
  • Hiç çocuk emzirmemiş olmak,
  • 12 yaşından önce âdet görmeye başlamış olmak,
  • 55 yaşından sonra menopoza girmek,
  • Uzun süreli doğum kontrol hapı veya menapoz sonrası dönemde 5 yılı geçen hormon replasman tedavisi kullanmak,
  • Daha önce göğüs duvarı bölgesine başka hastalıklar nedeniyle radyasyon tedavisi (radyoterapi) uygulanmış olması,
  • Yapılan bir meme biyopsisinde risk artırıcı bazı hücresel değişikliklerin saptanmış olması,
  • Özellikle menapoz sonrası dönemde fazla kilolu olmak,
  • Alkol tüketimi.

Meme kanseri için risk faktörleri bulunan kişilerin tümü meme kanseri olmadığı gibi meme kanserli hastaların önemli bir bölümünde de belirlenebilir bir risk faktörü saptanmayabilir.

MEME KANSERİNE AİLESEL YATKINLIK

Meme kanserli hastaların yüzde 85’inde ailede meme kanseri hikâyesi yoktur. Ailede meme kanseri olması ise hastalığın kalıtsal olduğu anlamına gelmez. Bir kadının annesi, kız kardeşi ya da kızında meme kanseri hikâyesi varsa o kişinin meme kanseri olma riski yaklaşık 2 kat artmıştır.

KALITSAL MEME KANSERİ

Kalıtsal genetik mutasyonlar meme kanserlerinin sadece yüzde 5-10 kadarından sorumludur. Hastalığın kalıtsal olması, anne ya da babamızdan hasarlı genlerin bize doğmadan geçmesi ve bunun sonunda meme kanseri olmak anlamına gelir. Kalıtsal meme kanserlerinin büyük bir kısmı BRCA1 ve BRCA2 genlerindeki bazı mutasyonlara (değişim) bağlıdır. Bunlar normal hücrelerde kontrolsüz hücre çoğalmasını engelleyen yani tümör baskılayıcı genlerdir. Bu genlerde mutasyon olması kalıtsal meme ve yumurtalık kanseriyle ilişkilidir. Anne ya da babasından hasarlı geni alan kadınlarda bir ömür boyu meme veya yumurtalık kanserine yakalanma riski çok yüksektir.

Bu geni taşıyan kişilere özel tedaviler ve takip programları önerilmesi gerekebilir. BRCA1 mutasyon taşıyıcısı olan bir kadında 70 yaşına kadar meme kanseri olma olasılığı yüzde 50-85, yumurtalık kanseri olması yüzde 45-50 arasında değişir. Genetik mutasyon taşıyan kişilerde meme kanseri riski her iki meme için de artmıştır. BRCA1 ve BRCA2 mutasyonları genel populasyonda 1:500 oranında görülürken, Aşkenaz soyunda bu oran 1:40’tır.

Bu genetik mutasyonların varlığı, şüphelenilen kişilerde yapılan kan veya tükürük testiyle saptanır. Risk belirlenmesi, testlerin yapılması ve sonucun değerlendirilmesi kritik bir süreçtir. Kişinin psikososyal açıdan değerlendirilmesi, testin muhtemel faydaları, riskleri ve kısıtlılıkları hakkında bilgilendirilmesi gerekir. Aslında testin fiziksel anlamda bir riski bulunmamaktadır, ancak sonuçlar her zaman hastayı yönlendirebilecek bilgiyi içermeyebilir.

MEME KANSERİNDE KİMLER GENETİK DANIŞMANLIK ALMALI?

Eğer “meme kanseri tanısı aldıysanız” ve aşağıdaki şartlardan herhangi biri sizin için geçerliyse, genetik riskinizi değerlendirmek üzere genetik danışmanlık almanızı önerebiliriz.

  • Ailede daha önce tespit edilmiş meme kanseri yatkınlık geni mutasyonu olması.
  • Genç yaşta meme kanseri olmak (40 yaşın altında).
  • Triple negatif (ER-, PR-, HER2-) meme kanseri.
  • Bir kişide ayrı iki meme kanseri olması.
  • Herhangi bir yaşta meme kanseri tanısı almış olmak ve aşağıdakilerden herhangi birinin olması:

-En az bir yakın akrabada (birinci, ikinci ve üçüncü derece akrabalar) 50 yaşın altında meme kanseri olması,

-En az bir yakın akrabada herhangi bir yaşta yumurtalık kanseri olması,

-En az iki yakın akrabada herhangi bir yaşta meme kanseri ve/veya pankreas kanseri olması,

-Aşkenaz soyundan olmak.

  • Ailenin bir kolunda (aynı tarafta) en az bir kişide meme kanseriyle beraber aşağıdakilerden en az birinin olması: Pankreas kanseri, prostat kanseri, sarkom, adrenokortikal kanser, beyin tümörü, endometrial (rahim) kanser, lösemi/lenfoma, tiroit kanseri, bazı cilt bulguları, sindirim sisteminde hamartomatöz polipler, diüz mide kanseri.
  • Yumurtalık kanseri olması.
  • Erkek meme kanseri hastası olunması (NCCN Guidelines1.2014).

Genetik danışmanlıkta detaylı aile haritası çıkartılıp yüksek riskli görülen kişilere genetik test önerilir.

MEME KANSERİNDE ERKEN TANI

Meme kanserinde erken tanı, hastalığın henüz sadece memede sınırlı olduğu dönemde teşhis edilmesidir. Erken evre meme kanseri, tedavisi mümkün bir hastalıktır. Erken tanı, hastalıktan ölümleri azalttığı gibi, çoğu zaman memenin korunmasını da sağlar. Memenin korunmasının yanı sıra, koltuk altı lenf bezlerinin tümünün de alınmasından kaçınılmış olur. Böylelikle ameliyatların getireceği yan etkiler oldukça azalır ve hastanın yaşam kalitesi artar. Erken tanı, meme kanseri farkındalığını artırmak, kendi kendine meme muayenesi, düzenli doktor muayenesi ve tarama mamografisiyle mümkündür.

MUAYENEDE ELİME KİTLE GELMEDİĞİ HALDE MEME KANSERİ OLABİLİR MİYİM?

Meme muayenesinde ele kitle gelmediği halde meme kanseri olmak mümkündür. Meme kanserinde “erken tanı”da asıl hedefimiz hastalığın klinik bulgu vermediği dönemde, henüz kitle oluşturmamışken ve hiçbir şikâyete yol açmamışken teşhis edilmesidir. Bu da ancak kanser tarama programlarıyla olur.

HANGİ SIKLIKLA MEME MUAYENESİ OLMALIYIM?

Kadınlar hiçbir şikâyetleri olmasa bile düzenli meme muayenesi olmalıdır. Ortalama risk grubundaki kadınlar 25-40 yaş arasında 1-3 yılda bir klinik meme muayenesi olmalı ve meme kanseri konusunda farkındalıklarını artırmalıdır. 40 yaşından itibaren yılda bir klinik meme muayenesi ve mamografi yapılmalıdır.

Meme Kanseri Belirtileri Nelerdir?

Meme kanseri hiçbir şikâyete yol açmayacağı gibi memede kitle, ağrı, şekil bozukluğu, şişlik, sertlik, cilt çekintisi, meme başının içeri çekilmesi, kızarıklık, kabuklanma, pullanma, portakal kabuğu görüntüsü, meme başından kanlı akıntı, bir memenin anormal şekilde büyümesi ya da koltuk altında kitle gibi şikâyetlere yol açabilir. Kanser nadiren memede fark edilmeyip ileri aşamalara gelirse, daha önce olmayan kemik ağrısı, karın ağrısı, baş ağrısı, sarılık, hâlsizlik gibi sistemik hastalık belirtileri olabilir.

MEMENİN RADYOLOJİK TESTLERİ

1 . Digital Mamografi Nedir?

Mamografi meme kanseri tanı ve taramasında kullanılan temel görüntüleme yöntemidir. Mamografi memenin detaylı görüntüsünün düşük dozlu X ışını yardımıyla film üzerine alınmasıdır yani memenin bir nevi röntgen filmidir. Bu filme bakarak memenin içinde normal olmayan bir görünüm olup olmadığı değerlendirilir. Filmin çekilebilmesi için teknisyen memeyi iki plak arasında sıkıştırır. Sanılanın aksine, bu işlem eski nesil cihazlarla kıyaslandığında çok fazla ağrıya neden olmaz.

2 . Tomosentez (üç boyutlu mamografi) Nedir?

Dijital mamografide yeni bir teknoloji olan tomosentez meme dokusunun 3 boyutlu olarak değerlendirilmesini sağlayan mamografi tekniğidir. Memenin her bölgesi farklı açılardan görüntülenerek dokuların üst üste gelmesinden kaynaklanan değerlendirme problemlerini çözer. Çekim sırasında cihaz memenin üzerinde hareket eder ve kesitler halinde görüntü oluşturur. Bu teknik sayesinde tümörler henüz başlangıç aşamasındayken saptanabilir.

MEME KANSERİNE NASIL TANI KONUR?

Meme kanseri teşhisini iki grup hastada değerlendiririz. Bir kısım hasta hiçbir şikâyeti olmadan yıllık kanser taramasını yaptıran, bu esnada şüpheli bulgularla karşılaşılan hastalardır. Bu grup gerçek erken teşhis şansını yakalar. İkinci grup ise bir şikâyet gelişmesi üzerine doktora başvuran ve gerekli tetkikleri yapılan hastalardır. Polikliniğimize başvuran hastanın şikâyeti, öz geçmişi, soy geçmişi sorgulanarak meme kanseri risk analizi yapılır. Meme muayenesini tamamladıktan sonra yaşına uygun gerekli film tetkikleri istenir.

Üç Boyutlu Mamografinin Üstünlükleri Şunlardır:

  • İki boyutlu mamografide zor saptanan ya da saptanmayan tümörlerin erken tanısı,
  • Normal dışı dokunun boyutunun, şeklinin ve yerinin tam olarak saptanması,
  • Bazı meme kanserlerinin erken dönem bulgusu olan mikrokalsifikasyonların (küçük kireç odakları) saptanmasında üstünlük sağlaması,
  • Meme kanseri olgularının kimilerinde görülen birden fazla tümörün teşhis edilebilmesi,
  • Çekim sırasında memenin fazla sıkıştırılmasına gerek duyulmamasıdır.

HANGİ SIKLIKLA MAMOGRAFİ ÇEKTİRMELİYİM?

Her kadının 40 yaşından itibaren yılda bir kez tarama mamografisi çektirmesi önerilmektedir. 40 yaşın altında memenin yapısı süt bezlerinden yoğun olduğu için mamografi filmi bize yeterli bilgi veremez. Yıllar içinde memedeki yağ dokusu arttığından, mamografinin olası kitleleri ve kireçlenmeleri gösterme gücü artar. Özel durumlarda 40 yaşından önce de mamografi çekilmektedir.

MAMOGRAFİ KANSERE NEDEN OLUR MU?

Mamografi sırasında kullanılan ışının gücü çok azdır. Yolcu uçağıyla Avrupa’dan Amerika’ya uçtuğunuzda maruz kaldığınız radyasyon miktarı bir mamografiyle alınan ışın miktarına benzerdir. Mamografi, meme kanserinden ölümleri azalttığı çalışmalarla gösterilen değerli bir görüntüleme yöntemidir.

MEMENİN GÖRÜNTÜLENMESİNDE ULTRASONOGRAFİNİN YERİ NEDİR?

Meme hastalıklarının tanısında mamografiyi tamamlayıcı en önemli görüntüleme yöntemi meme ultrasonografisidir. Ultrasonografi, belli frekanslarda ses dalgalarını kullanarak görüntü elde edilen bir yöntemdir ve radyasyon vermez. Memedeki kitlelerin yapısal özelliklerini tanımlar. Ultrasonografi hem kontrol (tarama) hem de tanısal amaçlı kullanılmaktadır. Meme ultrasonografisi 40 yaş öncesi genç kadınlarda, hamilelik ve emzirme dönemlerinde meme hastalıklarında temel tanı yöntemidir. Özellikle yoğun meme dokusuna sahip kişilerde mamografi ve ultrasonografi birlikte kullanıldığında tanı duyarlılığı belirgin olarak artmaktadır.

MEMENİN MANYETİK REZONANS GÖRÜNTÜLEME (MR) İLE DEĞERLENDİRİLMESİ

Memenin Manyetik Rezonans’la (MR - Emar) görüntülemesi ileri tetkik amacıyla mamografi ve ultrasonografinin yetersiz kaldığı bazı durumlarda ek görüntüleme yöntemi olarak kullanılmaktadır. Damar yoluyla ilaç verilerek çekilir. MR, ailede meme kanseri olan yüksek riskli kişilerin kontrolünde ve meme protezi bulunan kadınlarda protezin ve meme dokusunun değerlendirilmesinde de kullanılır. MR tetkiki kimi durumlarda memede muayeneyle mamografik olarak saptanamayan lezyonları saptayabilir. MR âdet gören kadınlarda âdetin 7-10. günlerinde çekilir.

MEMEDE KALIN İĞNE BİYOPSİSİ

MEME BİYOPSİSİ NASIL YAPILIR?

Meme muayenesi ve filmlerde şüpheli bir kitle ya da değişiklik saptandığında doktorunuz riske göre ya yakın aralıklı takip ya da meme biyopsisi önerebilir. Meme kanserinin kesin tanısı ancak memeden alınan bir dokunun incelenmesiyle gerçekleştirilir. İncelemek için doku örneği alınmasına “biyopsi” denilir. Memede en sık kullanılan biyopsi “truecut” (trukat), “kor” ya da “kalın iğne biyopsisi” de denilen yöntemdir. Poliklinik şartlarında, lokal (kısmi, bölgesel) anestezi altında otomatik bir biyopsi tabancasıyla kısa sürede yapılan, takiben hastanın yürüyerek gidebileceği, günlük aktivitelerine devam edeceği bir işlemdir.

Doktorunuz bazen koltuk altı lenf bezi biyopsisi isteyebilir. Bu durumda sıklıkla “ince iğne aspirasyon biyopsisi” (iğne biyopsisi) kullanılır. İşlem kolumuzdan kan almak için kullanılan iğnelerin bir benzeriyle yapılır. Mamografide mikrokalsifikasyon da denilen şüpheli kireçlenmeler görüldüğünde ise “vakum biyopsisi” denilen farklı bir biyopsi yöntemi kullanılır. Özel bir cihaz ve donanım gerektirir. Yüzüstü yatar pozisyondayken mamografi görüntüsü alınır ve lokal anestezi altında şüpheli alandaki kireçlenmeler vakumlu bir biyopsi tabancasıyla çekilir. Aslında kalın iğne biyopsisinin farklı bir sistemle yapılmasıdır.

Tüm bunlarla istenilen sonuç alınamazsa ya da bazen şüpheli oluşum yerleşiminden dolayı veya teknik nedenlerle iğne biyopsisine uygun değilse “cerrahi biyopsi” yapılır. Cerrahi biyopsi lokal ya da genel anestezi altında yapılabilir. Elle hissedilemeyen kitleler ve mikrokalsifikasyon denilen küçük kireçlenme alanları olduğunda “telle işaretleme” kılavuzluğunda biyopsi yapılır. Ameliyattan önce radyoloji bölümünde lokal anestezi altında hedeflenen lezyona ince bir iğne/tel yerleştirilir. Daha sonra ameliyathanede genel anestezi altında telin ucu hedeflenerek şüpheli alan cerrahi olarak çıkartılır ve yara dikilerek tekrar kapatılır. Meme biyopsisinde alınan dokular patolojik incelemeye gönderilir.

PATOLOJİK İNCELEME / PATOLOJİ RAPORU NEDİR?

Biyopsi sırasında alınan dokular laboratuvarda, patolog dediğimiz uzman doktorlar tarafından özel işlem ve boyamalar sonrasında mikroskop altında incelenir. Sonunda bir tanı konulur ve rapor hazırlanır. Meme kanseri kendi içinde birbirinden çok farklı şekillerde davranan ve tedavileri de farklı olabilen değişik tiplerde olabilir. İlk tanı 2-3 günde sonuçlanırken, detaylı inceleme (immünohistokimyasal boyamalar) bir haftaya kadar sürebilir.

Genellikle iğne biyopsisiyle kanser tanısı konulduğunda hastalık erken evrede ise detaylı incelemenin ameliyat sonunda, tümörün tamamı çıkartıldığında yapılmasını isteriz. Eğer hastalık daha ileri evrelerde ise ve ameliyattan önce ilaç tedavisi planlanacaksa, detaylı incelemeyi bu biyopsiyle alınan parçada yaparız.

MEME KANSERİNDE TEDAVİ

Meme Kanseri Nasıl Tedavi Edilir?

Meme kanseri tanısı konulduktan sonra hastalık evrelendirilir. Evreleme tümörün boyutu, koltuk altı lenf bezlerinde tutulum ve uzak metastaz (hastalığın başka organlara yayılımı) olup olmadığına bakılarak yapılır.

MEME KANSERİ EVRELEMESİ NASIL YAPILIR?

Hastalığın evresi, kanserin nerede yerleştiği, eğer yayıldıysa nereleri tuttuğu ve vücudun başka yerlerini etkileyip etkilemediğini tarif etmenin bir yoludur. Bunun için dünyada standart kabul edilen bir evreleme sistemi kullanılır (TNM). Evrelemeyi tamamlamak için ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi, kemik sintigrafisi, beyin MR’ı ya da PET-CT gibi bazı tanısal testler yapılır. Hastalığın evresini bilmek doktorun en uygun tedavi planını yapmasını ve hastalığın gidişatını tahmin etmesini sağlar. Kesin evreleme, ameliyat sonrası patoloji raporunun değerlendirilmesiyle tamamlanır.

Meme kanseri 0’dan 4’e kadar verilen numaralarla (I-IV) evrelendirilir.

1 . Evre 0

Hastalık sadece süt kanallarında ve/veya meme lobüllerindedir, etraf meme dokusuna yayılma yoktur. “İn situ kanser” veya “noninvaziv kanser” de denilir.

2. Evre IA

Tümör küçük ve invazivdir (meme dokusuna geçmiş), fakat lenf bezlerine yayılım yoktur.

2. Evre IB

Memede tümör yoktur veya 20 mm ve altındadır. Az sayıda kanser hücresi koltuk altı lenf bezlerine geçmiştir. 0,2 mm’den büyük, ancak 2 mm’den küçük kümeler oluştururlar.

3 . Evre IIA

Kanserde aşağıdaki bulgulardan biri vardır: -

  • Memede tümör yok, fakat koltuk altı lenf bezlerinde kanser var.
  • Tümör 20 mm veya daha küçük ve koltuk altı lenf bezlerinde kanser var.
  • Tümör 20-50 mm çapında ve koltuk altı lenf bezlerinde hastalık yok.

4 . Evre IIB

Kanserde aşağıdaki bulgulardan biri vardır:

  • Tümör 20-50 mm çapında ve 1-3 adet koltuk altı lenf bezi tutulumu var.
  • Tümör 50 mm’den büyük ve koltuk altı lenf bezi tutulumu yok.

5. Evre IIIA

Tümör herhangi boyutta olabilir, ancak 4-9 adet lenf bezinde tutulum vardır, vücudun başka yerlerinde yayılım yoktur. Ya da tümör 50 mm’nin üzerinde olup 1-3 adet lenf bezi tutulumu vardır.

6. Evre IIIB Tümör göğüs duvarına yayılmıştır, memede yaraya yol açmıştır veya enflamatuar kanser tanısı koyulmuştur. Koltuk altı lenf bezlerinde tutulum olabilir/olmayabilir. Başka organlara yayılım yoktur.

7 .Evre IIIC

Tümör herhangi boyutta olabilir, ancak koltuk altında 10 ve/veya üzeri sayıda lenf bezi tutulumu veya farklı bölge lenf tutulumu vardır. Hastalık başka organlara yayılmamıştır.

8. Evre IV (Metastatik)

Tümör herhangi boyutta olabilir, fakat kanser kemik, akciğer, beyin, karaciğer gibi uzak organlara yayılmıştır.

Erken evre meme kanserinin metastaz yapma olasılığı çok düşüktür ve meme kanserinin tedavisi cerrahi (ameliyat) ile başlar. Lokal ileri kanserlerde (hastalık meme ve koltuk altı bölgesinde sınırlı, ancak erken evre değil) genellikle önce kemoterapi (ilaç tedavisi) verilse de cerrahi de bir seçenektir.

“Enflamatuar meme kanseri” denilen memede ödem, kızarıklık, portakal kabuğu görünümü olan özel bir alt grup vardır ki, bu hastalık genellikle hızlı ilerlemeye ve metastaz yapmaya meyillidir. Enflamatuar kanserlerde tedaviye kemoterapiyle başlanılıp iyi cevap alındığında ameliyat edilir. İleri evre (metastatik) hastalıkta ise kemoterapiyle radyoterapi daha fazla ön plana çıkmaktadır. İleri evrede hastalık bireysel olarak değerlendirilir ve bazı durumlarda cerrahi işlem bir seçenek olabilir.

CERRAHİ

Meme kanserinde birden fazla ameliyat yöntemi mevcut olup, bu bölümde meme ameliyatlarıyla ilgili genel bilgilere yer verilmiştir. Yapılacak ameliyata karar verilirken yaşınız, genel sağlık durumunuz, tümörün boyutu, yerleşimi, memenizin boyutu ve yapısı, sizin ameliyat sonrası tedaviye uyumunuz ve tabii ki beklentileriniz göz önünde bulundurularak karar verilmektedir. Bir kişi için birden fazla ameliyat seçeneği olabilmektedir. Doktorunuz sizin için uygun ameliyat seçeneklerini sunacaktır. Meme kanserinin en önemli özelliklerinden biri, kişiye özel tedavilerin yapılabilmesidir. Size uygun tedavi, aynı özelliklerdeki tümörü olan bir başka hasta için uygun olmayabilir.

MEME KANSERİ AMELİYATLARI 

Meme kanseri ameliyatları iki bölümden oluşur: Meme ve koltuk altı cerrahisi. Memeye yönelik yapılan iki temel ameliyat yönteminden biri “mastektomi” yani memenin tamamının alınması; diğeri ise “meme koruyucu cerrahi” de denilen, yalnız kanserli bölgenin çıkartıldığı ameliyatlardır. Uygun şartlarda yapıldığında mastektomi ve meme koruyucu cerrahi arasında yaşam süresi açısından bir fark yoktur. Memesi korunan hastaların hayat kaliteleri daha yüksektir. Memeye hangi tür cerrahi yapılırsa yapılsın, eğer kanseriniz invaziv türde ise koltuk altı lenf bezleri kanserin bu bölgeye yayılımı olup olmadığını görmek amacıyla incelenecektir.

A . MEME CERRAHİSİ

1 . Meme Koruyucu Cerrahi

Meme koruyucu cerrahi yerine lumpektomi, kadranektomi, segmental mastektomi ya da kısmi (parsiyel) mastektomi denildiğini de duyabilirsiniz. Ameliyat, tam tümörün üzerine denk gelen bölgeye yapılan bir kesiyle gerçekleştirilir. Bu ameliyatta tümör, etrafındaki bir miktar sağlam sınırlı meme dokusuyla beraber çıkartılır. Çıkartılan parça, ameliyat devam ederken patolojiye hızlı incelemeye (frozen) gönderilir. Tümörün yeteri kadar sağlam sınırlarla çıkartılıp çıkartılmadığı öğrenilir. Örneğin patolog bize tümör üst sınıra çok yakın derse bu bölgeden bir miktar daha sağlıklı meme dokusu çıkartılabilir. Hızlı incelemeden sonra çıkartılan parça 1 hafta kadar sürecek detaylı incelemeye bırakılır. Son patoloji raporu çıktığında, nadiren ikinci bir ameliyat gereksinimi doğabilir.

Tümörün çıkartıldığı yerde küçük bir boşluk olur (tümör kavitesi). Bu boşluk metal klipslerle işaretlenir ve cilt dikilerek kapatılır. Meme koruyucu cerrahinin en önemli şartı, ameliyat sonrasında kalan memeye radyoterapi (ışın tedavisi) yapılmasıdır. Radyoterapi hastalığın memede nüksetme olasılığını azaltmak için yapılmaktadır. Radyoterapiyle ilgili detaylı bilgi sonraki bölümlerde verilmiştir. Meme koruyucu cerrahide amacımız tümörün tamamını çıkartırken, geride estetik olarak kabul edilebilir bir meme bırakmaktır. Dolayısıyla, tümör çapı ve meme hacmi oranı önemli bir kriterdir.

Cerrahi sonrası tümör kavitesi radyoterapiyle biraz daha çökeceğinden, küçük meme ve büyük tümörlerde tercih edilmeyebilir. Bugün “onkoplastik cerrahi” denilen tekniklerle daha geniş meme dokusu çıkartıp daha iyi estetik sonuçlar almak mümkün olmaktadır. Memenizin korunmasının uygun olup olmadığı konusunda cerrahınız sizi bilgilendirecektir.

Meme Koruyucu Cerrahiden Sonra

Bu ameliyattan sonra şiddetli ağrı genellikle olmaz, kısa sürede normal günlük aktivitelere dönülür. Ek bir hastalık nedeniyle hastanede yatmanız gerekmiyorsa genel anestezi alan hastalarımız ameliyattan bir gün sonra evlerine gidebilirler. Ameliyattan sonra spor sütyeni ya da balensiz kavrayıcı bir sütyen giydirilir. Kolların aşırı yukarı kaldırılmaması (uzanarak yüksekten bir şey almak gibi) ya da eğilerek ağır kaldırılmaması önerilir. Bu ameliyata bağlı olası istenmeyen sorunlar arasında kanama, hematom (ameliyat bölgesinde kanama olup kavitede birikmesi), enfeksiyon, yara ayrışması gibi yara iyileşme problemleri sayılabilir.

Kitlenin çıkartıldığı yer, seroma denilen sıvıyla dolarak iyileşecektir. Tamamen emilmesi 6 ayı bulabilir. Elinizle memenize bastırdığınızda içeride sıvı varlığını hissedebilirsiniz. Kesi yerlerinde ciltte his kaybı olabilir, bu genellikle geçicidir. Koltuk altı lenf bezi diseksiyonu da yapıldıysa buna bağlı şikâyetler daha ön planda olur.

2 . Mastektomi

Mastektomi meme dokusunun tamamının alınması ameliyatıdır. Meme boyunca bir kesi yapılarak, meme cildinin büyük bir kısmı ve tüm meme dokusu çıkartılır. Bu ameliyattan sonra ameliyat bölgesine, içeride birikebilecek kan ve sıvıları dışarı almak üzere bir diren yerleştirilir. Bu direnin günlük debisi takip edilir ve genellikle 5-7 günde çıkartılır. Nadiren daha uzun süre tutulması gerekli olabilir. Meme koruyucu cerrahiye uygun olmayan hastalarda mastektomi yapılır. Sıklıkla birden fazla tümörü olan hastalara ya da memesi küçük olduğu için korunmaya uygun olmayan hastalara uygulanır. Meme koruyucu cerrahiden farklı olarak, erken evre hastalıkta uygulandığında ameliyattan sonra radyoterapi verilmez. “Modifiye radikal mastektomi” denildiğinde ise memenin ve koltuk altı lenf bezlerinin tamamının birlikte alındığı ameliyatı tarif ederiz. Meme alındıktan sonra istenilirse rekonstrüktif cerrahi (plastik cerrahi) ile yerine yeniden meme yapılabilmektedir.

  • Mastektomiden Sonra

Bir miktar ağrınız olacaktır. Cerrahınız yara ve diren bakımı konusunda sizi bilgilendirecektir. Ek bir hastalık nedeniyle hastanede yatmanız gerekmiyorsa bu ameliyattan sonra genellikle bir gece hastanede yatıp ertesi gün evinize gidebilirsiniz. Direnlerinizle eve gitmenizde bir sakınca yoktur. Bu ameliyata bağlı olası istenmeyen sorunlar arasında seroma (ameliyat bölgesinde sıvı birikimi), hematom (ameliyat bölgesinde kanama olup kavitede birikmesi), yara enfeksiyonu, yara ayrışması, nadiren ciltte beslenme bozukluğu gibi yara iyileşme problemleri sayılabilir. Diren çekildikten sonra sıvı birikimi devam ederse, cilt üzerinden bir enjektör yardımıyla sıvıyı boşaltmak gerekebilir. Tüm bunlar nadir görülen ve basit çözümleri olan sorunlardır. Tüm ameliyatlarda olduğu gibi kesi yerlerinde ciltte his kaybı olabilir.

3 . Deri Koruyucu Mastektomi

Ciltten uzak yerleşimli tümörlerde eş zamanlı yeni meme yapılması için kullanılan ameliyat tekniğidir. Deri korunacak şekilde meme başı ve tüm meme dokusu çıkartılır. Takiben plastik cerrah hastanın kendi doğal dokularından veya protez kullanarak yeni meme oluşturur. İstenirse meme başı ayrı bir seansda yapılır.

 4 . Meme Başı (NAC) Koruyucu Mastektomi

Meme başından uzak yerleşimli ancak memenin korunmasına uygun olmayan tümörlerde kullanılabilen bir tekniktir. Meme başı ve meme derisi korunarak içeriden tüm meme dokusu çıkartılır ve bunu takiben meme protezi veya genişletici balon yerleştirilir. Meme başının canlılığını koruması için arkasında bir miktar meme dokusu mutlaka bırakılır. Dolayısıyla bu bölgede nüks riski bulunur. Genellikle koruyucu amaçla yapılan mastektomilerde bu yöntem kullanılır. Genetik mutasyon nedeniyle yapılan koruyucu mastektomilerde kalan dokudan kaynaklanan meme kanseri olma oranı yüzde 5’in altındadır. Her ameliyatta olduğu gibi deri ve meme koruyucu mastektomilerin de kendilerine has riskleri bulunmaktadır. Tesadüfen rastlanılan farklı tümörler görülebilir. Ameliyat sonrası meme cildinin ve meme başının kanlanması kısmen ya da yaygın olarak bozulabilir. Tekrarlayan girişimler gerekebilir. Bu konuda plastik cerrahınızdan da detaylı bilgi alabilirsiniz.

B. AKSİLLA (KOLTUK ALTI BÖLGESİ) CERRAHİSİ

1 . Koltuk Altı Lenf Bezleri Nedir?

Meme kanserinde evrelemenin bir parçası ve hastalığın gidişatının en önemli belirleyicisi koltuk altı (aksilla) lenf bezlerinin (lenf nodu da denilir) durumudur. Lenf sıvısı tüm vücudumuzda dolaşan berrak bir sıvıdır. Lenf nodları da bu sıvının bölgesel olarak biriktiği küçük istasyonlardır. Memeden çıkan lenf sıvısının büyük kısmı ilk olarak koltuk altındaki lenf bezlerine gider. Memedeki tümörden kopan hücreler lenf sıvısıyla lenf bezlerine gidebilirler. Bu durumda lenf nodu pozitif ya da kısaca “nod pozitif” denilebilir. Lenf nodu tutulumu yoksa “nod negatif” hastalıktır. Lenf nodlarının durumu ameliyat sonrasında yapılacak tedaviyi belirlemede çok önemlidir. Hastalıklı lenf nodu sayısının fazlalığı nüksetme, metastaz yapma ya da yaşam süreleri gibi bazı parametreleri olumsuz etkiler.

2 . Koltuk Altına Yapılan Ameliyatlar

İnvaziv meme kanseri tanısı alan bir hastada, ister meme koruyucu cerrahi ister mastektomi ameliyatı yapılsın, koltuk altı lenf bezleri standart olarak değerlendirilir. Koltuk altına (aksilla) yapılacak ameliyata karar verilirken, meme kanserinin tipine ve ameliyattan önce lenf nodu tutulumu bulgusu olup olmadığına bakılır. İki tür aksilla cerrahisi mevcuttur: “Sentinel lenf nodu biyopsisi” ve “aksiller lenf nodu diseksiyonu”.

SENTİNEL LENF NODU BİYOPSİSİ NEDİR?

Sentinel lenf nodu memedeki tümörün koltuk altı lenf bezi havuzuna girmeden önce döküldüğü ilk lenf bezidir. Meme kanserinde sentinel lenf nodu negatif ise yani hastalık yoksa, geride kalan lenf bezlerinin de sağlam olduğu varsayılır. Bu hastalarda ameliyatta tüm lenf bezlerinin çıkartılması gerekmez. Böylelikle hasta ameliyata bağlı ciddi yan etkilerden korunmuş olur. Sentinel nod pozitif ise yani kanser hücresi görülürse, bazı durumlar dışında halen standart tedavi koltuk altı lenf bezlerinin tam olarak çıkartılmasıdır.

Koltuk altı lenf bezlerinin tamamının çıkartıldığı ameliyata bağlı istenmeyen ama pek de engellenemeyen yan etkiler vardır: Kısa ve uzun dönemde ağrı, kol cildinde hissizlik, karıncalanma, hareket kısıtlılığı ve en önemlisi lenfödem (el ve/veya kolda şişlik). Bu ameliyatın fayda getirmeyeceği koltuk altı lenf bezi zaten hastalıksız olan kişiler sentinel lenf nodu biyopsisi sayesinde en güvenilir şekilde tespit edilip yan etkilerinden de korunmuş olur. Bugün erken evre meme kanserinde aksilla değerlendirilmesinde sentinel lenf nodu biyopsisi (SLNB) standart yöntemdir.

1 . Sentinel Lenf Nodu Biyopsisi Nasıl Yapılır?

Klinik muayene ve görüntüleme filmlerinde koltuk altı lenf bezleri hastalıksız görünen hastalarda uygulanır. Bu amaçla bazen doktorunuz ameliyat öncesinde koltuk altı lenf bezine yönelik iğne biyopsisi isteyebilir. Bir meme kanseri ameliyatında sentinel lenf nodu biyopsisi yapılacaksa ameliyat bu işlemle başlar. Sentinel lenf nodunu bulabilmek için memede tümör etrafına ve/veya meme başı arkasına mavi boya ve/veya radyoaktif işaretleyici madde verilir. Radyoaktif maddeyle işaretleme yapılacaksa memeye enjeksiyon (iğne) ameliyattan en az 2 saat önce nükleer tıp bölümünde gerçekleştirilir. Cerrah ameliyat esnasında (siz uyuyorken) koltuk altı lenf bezinde mavi boyayı ve/veya özel bir el aleti yardımıyla bulunacak radyoaktiviteyi arar. Bu işlem teknik olarak cerrahın tecrübe ve tercihi doğrultusunda iki yöntem birlikte ya da bir tanesi kullanılarak yapılabilir.

Genellikle 1-3 lenf nodu çıkartılır. Ameliyat devam ederken frozen inceleme yapılır yani patolog bu lenf bezlerinde kanser olup olmadığını araştırır. Lenf nodlarında kanser yoksa daha fazla lenf bezi alınmasına gerek yoktur. Sentinel lenf nodunda kanser hücresi görülürse, cerrah diğer lenf nodlarını da çıkartmak üzere aksiller lenf nodu diseksiyonu yapabilir. Buna karar verirken, planlanan meme cerrahisinin türüne (lumpektomi/mastektomi) hastalığın evresine ve sentinel noddaki bulunan kanser hücrelerinin miktarına bakılır.

Sentinel lenf nodu teknik ya da anatomik nedenlerle bulunamayabilir. Bu durumda doktorunuz aynı ameliyatta koltuk altı lenf bezi diseksiyonu yapabilir ya da memeye yapılan ameliyatın türüne ve hastalığınızın özelliklerine bakarak radyoterapi (ışın tedavisi) tercih edebilir. Ameliyat esnasında yapılan hızlı patolojik incelemede yanlış negatif sonuç alınabilir. Yani aslında lenf nodunun bir yerinde kanser hücresi varken, hızlı incelemede yapılan kesitlere denk gelmeyebilir. Bu oran yüzde 5’in altındadır. Bu durumda ikinci bir ameliyatla koltuk altı bölgesi lenf bezlerinin alınması gerekebilir. Son karar tüm patoloji raporlarınız çıktığında verilir.

Sentinel lenf nodu biyopsisi gerekli etkin cerrahiyi sağlayarak, hastayı aksiller lenf nodu diseksiyonunun yan etkilerinden korur. Bu girişimden sonra genellikle koltuk altına diren yerleştirilmesine gerek kalmaz. Sentinel nod biyopsisi ciddi bir ağrıya da neden olmaz.

2 . Aksiller Lenf Nodu Diseksiyonu (ALND)

Bu ameliyatta “Level I” ve “Level II” adıyla tanımlanan lenf bezleri grubu çıkartılır. Bunlar meme kanserinin koltuk altında yayıldığı lenf bezi havuzudur. ALND, koltuk altı lenf bezi tutulumu ameliyat öncesinde bilinen ya da sentinel nod biyopsisi sonrasında gereken hastalara yapılır. Aksiller lenf nodu diseksiyonunda cerrah koltuk altı lenf bezlerinin tamamını çıkartır. Meme koruyucu cerrahiyle beraber yapıldığında, koltuk altı bölgesine yapılan ikinci bir kesiyle gerçekleştirilir. Mastektomide ise aynı kesi kullanılabilir. İyi bir cerrahide standart, en az 10 lenf nodu çıkartılması olarak belirlenmiştir. Bu ameliyatta lenf bezlerinin ameliyat anında hızlı incelenmesi gerekmez. ALND yapıldığında koltuk altına bir adet diren yerleştirilir. Erken ameliyat sonrası dönem biraz ağrılı ve bir miktar hareket kısıtlayıcıdır. Diren çekildikten sonra fizik egzersizlerle kol hareketlerinin normale dönmesi sağlanır.

3 . Aksiller Lenf Nodu Diseksiyonu (ALND) Sonrası Nelere Dikkat Edilmelidir?

ALND yapılan hastaların o taraf el ve kolunu olası enfeksiyonlardan koruması gerekir. Örneğin ameliyat tarafı kollarından mümkünse kan aldırmamaları, enjeksiyon (iğne) yaptırmamaları, tansiyon ölçtürmemeleri gibi bazı önlemler almaları istenir. Ameliyat tarafındaki ele tırnak eti aldırmadan manikür yapılması, şeytan tırnağı çıktığında koparılmaması, bahçe işi ve bulaşık yıkamak gibi işlerde eldiven kullanılması önerilir. El işi ya da bilgisayar klavyesi kullanımı gibi aktiviteler eli ve kolu çok yormayacak sürelerde yapılabilir.

EN SIK YAPILAN MEME KANSERİ CERRAHİ YÖNTEMLERİ

  • Meme Koruyucu Cerrahi (Lumpektomi) + Sentinel Nod Biyopsisi
  • Mastektomi + Rekonstrüksiyon + Sentinel Nod Biyopsisi

ONKOPLASTİK CERRAHİ

Onkoplastik cerrahi, meme kanseri ameliyatları esnasında hastalıklı ve karşı memeye uygulanabilen ve iyi bir meme estetiğini hedefleyen ameliyat tekniklerine genel olarak verilen isimdir. Kanser cerrahisi gerçekleştirilirken, her iki memenin simetrisinin mümkün olduğu kadar sağlanması hedeflenir. Unutulmamalıdır ki, kanser tedavisinde birinci hedef her zaman ve mutlaka hastalıktan tamamen kurtulmaktır. Estetik kaygı ikinci sıradadır. Meme kanseri ameliyatı sonrasında yapılan estetik cerrahide, hastalıksız bir memeye yapılacak estetik cerrahilerde olduğu gibi çok yüksek beklentiler olmamalıdır. 

1 . Meme Rekonstrüksiyonu (Yeniden meme yapılması)

Mastektomi yapılan hastalara eş zamanlı ya da geç rekonstrüksiyon mümkündür. Eş zamanlı rekonstrüksiyon, memenin alınmasını takiben hemen yeni meme yapılmasıdır. Hasta hiçbir zaman memesinin alındığını hissetmez. Geç rekonstrüksiyon ise meme alınmasını takiben kemoterapi ve radyoterapi gibi ek tedavilerin bitmesini bekledikten sonra, ikinci bir seansla yeni meme yapılmasıdır. Bunun dışında bazen iki ya da üç aşamalı ameliyatlar gerekebilir. Bu ameliyatlarda kişinin kendi dokusu (karın ya da sırttan kas ve yağlı doku alınması gibi) veya protezler kullanılabilir. Sizin için uygun seçeneğe cerrahınız ve plastik cerrah birlikte karar verecektir. Geç rekonstrüksiyon, ameliyattan yıllar sonra da yapılabilir. Ancak planlanmış bir eş zamanlı rekonstrüksiyonda meme derisinin ve hatta bazen meme başının korunması mümkün olacağından daha iyi estetik sonuç alınacaktır.

PROFİLAKTİK (KORUYUCU) MASTEKTOMİ NEDİR?

Meme kanseri olmayan ancak çok yüksek risk taşıyan kişilere meme kanseri riskini azaltmak amacıyla yapılan, sağlıklı memenin alınması ameliyatıdır. Her hasta için bireysel olarak değerlendirilip yapılmasına karar verilir. Meme derisi ve mümkünse meme başı da korunacak şekilde içeriden meme dokusu bütün olarak çıkartılır. Silikon implantlarla bu boşluk doldurularak yeniden şekillendirilir.

AMELİYAT SONRASI PATOLOJİ RAPORU

Ameliyattan yaklaşık 1 hafta sonra kesin patoloji raporunuz sonuçlanır. Kesin patoloji raporlanması sonunda hastalığınızın gerçek evresi tanımlanır. Bu raporda ameliyat bulgularınız tarif edilir. Tümörün detaylı tanımlaması yapılır:

  • Tümörün yerleşim yeri ve cerrahi sınırları,
  • Türü (histolojik tip): İnvaziv duktal karsinom, invaziv lobüler karsinom, in situ duktal karsinom gibi, • Tümörün boyutları,
  • Hormon duyarlılıkları,
  • Tümörün davranış paternini ve bazı ilaç duyarlılıklarını gösteren özellikleri,
  • Koltuk altı lenf bezlerinin detaylı inceleme sonuçları belirtilir.

İmmünohistokimyasal inceleme, tümörün özel boyamalar ve inceleme teknikleri kullanılarak bazı özelliklerinin belirlenmesinde kullanılan yöntemdir. Meme kanserini tanımlarken bu yöntemle hormon reseptörleri, Her2 ve Ki-67 indexi denilen özellikleri belirlenir. Ameliyattan sonraki tedavilere bu bilgilerin ışığında karar verilir.

Farklı biyolojik özellikleri olan tümörlerin farklı davranışlar sergilediği ve tedaviye yanıtlarının farklı olduğunu uzun zamandır biliyoruz. Bugün bir meme kanserinin seyrini ve tedaviye yanıtını tümör büyüme faktörleri reseptörlerine bakarak tahmin etmeye çalışıyoruz. Moleküler biyolojideki gelişmelerle meme kanserini biyolojik alt gruplara sınıflandırıyoruz (luminal A, luminal B, HER2 pozitif, triple negatif). Bir adım ileri giderek tümörün gen ekspresyon profilini çıkartıp tümörün genetik imzasını öğrenebiliyoruz.

1 . Hormon Reseptörleri

Östrojen ve progesteron ismini verdiğimiz hormonlar kanda dolaşırlar ve normal meme hücrelerinin çoğalması üzerine etkileri vardır. Tümör hücrelerinin üzerinde bu hormonları algılayan antenler (reseptörler) varsa bu hormonların varlığında tümör büyüme gösterir, dolayısıyla tedavinin bir parçası olarak hormonların tümöre etkisinin ortadan kaldırılması gerekir (hormon tedavisi, hormonoterapi). Patoloji raporunda östrojen reseptörü (ER) ve progesteron reseptörü (PR) varlığı, yaygınlığı ve kuvveti tedaviyi belirlemede mutlak göz önünde bulundurulan değerlerdir. Bazı durumlarda ağızdan alınan hormon bloke eden bir hap kemoterapi kadar etkili sonuçlar verebilmektedir.

2 . HER2 Reseptörü

Bu da hücrelerde bulunabilen diğer bir anten ya da reseptördür. HER2, “Her-2/neu”, “c-erb B2” ya da “EGFR-2 reseptörü” gibi değişik isimlerle ifade edilir. Meme kanseri hücrelerinde HER2 reseptörü yaygınlığı ve şiddeti 0’dan 3’e kadar derecelendirilir. Boyanma skoru 0 ve 1+ olan kanserlerin HER2 reseptörü taşımadıkları kabul edilir, “HER2 negatif” denilir. Skoru 3+ olan kanserlerde ise bu reseptörün olduğu kabul edilir, “HER2 pozitif”tir. Bu iki değerin arasında kalan ve boyanma skoru 2+ olan kanserlerde ise belirsizdir. Bu grupta moleküler bazı testler yapılarak (FISH, SISH vb.) karar verilir. Böyle hastaların yüzde 5 ila 10’unda ileri test sonucunda HER2 reseptörünün var olduğu anlaşılır. HER2 reseptörünü taşıyan tümörlerde, bir çeşit güdümlü füze gibi düşünebileceğiniz trastuzumab (HerceptinTM) ya da doğrudan anteni bozan lapatinib (TykerbTM) gibi ilaçlar tedaviye eklenir. Eğer tümörün başka özellikleri kanserin geri gelme riskinin çok düşük olduğunu düşündürüyorsa ya da kalp yetmezliği gibi bu ilaçların kullanılmasını riskli kılan problemleriniz varsa bu ilaçların kullanılmasını tercih etmeyebiliriz. HER2 taşıyan tümörler genellikle daha saldırgandır ve geri gelme risklerinin daha yüksek olduğu düşünülür ama modern ilaçlar bu riski artık büyük oranda azaltabilmektedir. Bir hastanın meme kanseri ER, PR ve HER2 negatif ise buna “triple negatif (üçlü negatif) hastalık” denilir.

3 . Ki-67 İndeksi

Kanser hücrelerinin çoğalma hızıyla ilgili bilgi veren bir göstergedir. Yavaş çoğalan kanserlerde düşük, hızlı çoğalanlarda yüksektir. Hızlı çoğalan kanser tiplerinin daha tehlikeli olduğu düşünülür. Yüksek Ki-67 değeri olan hastalarda kanserin tekrarlama riskinin daha yüksek olduğunu bildiren çalışmalar bulunmaktadır. Ki-67 değeri kemoterapi verilmesi kararını etkileyebilir.

AMELİYATTAN SONRA TEDAVİ SÜRECİ NASIL DEVAM EDER?

Tedavinizin bundan sonraki kısmına Multidisipliner Meme Kanseri Toplantısı’nda karar verilir. Doktorunuz sizi tüm verilerinizle Meme Kanseri Toplantısı’na sunar.

Patoloji raporunuza göre, ilk olarak geçirdiğiniz ameliyatın yeterli olup olmadığına bakılır. Hücresel düzeyde inceleme tamamlandığından, gerek koltuk altı bölgesi gerekse meme ameliyatının değerlendirilmesi yapılır. Ameliyat esnasında çıplak gözle görülemeyecek olan ve çıkartılan tümörün geride kalan sağlıklı dokulara yakınlığı yani cerrahi sınırların yeterli olup olmadığı son derece önemlidir.

Cerrahi sınırlar çok yakın ya da pozitif (kanser hücresi içeren) olduğunda ikinci bir ameliyat gerekebilir. Ayrıca daha önce de belirtildiği gibi ameliyat anında hızlı incelemeye gönderilen koltuk altı lenf bezi (sentinel nod) detaylı incelemede hastalıklı görülürse, yine bu bölgeye tamamlayıcı ameliyat gerekebilir. Ameliyat ve patolojik özelliklere bakılarak bazen farklı bir film, kan tahlili ya da genetik inceleme gibi ek tetkikler yaptırmanız istenilebilir.

Bundan sonra sıra adjuvan (tamamlayıcı, ek) tedavi seçimine gelir. Kemoterapi, hedefe yönelik tedavi, hormonterapi veya radyoterapi verilip verilmeyeceğine karar verilir. Bazen sadece ağızdan alacağınız bir ilaç yeterli olabileceği gibi, farklı durumlarda çoklu tedaviler gerekebilmektedir. Hangi tür ameliyatı olursanız olun, herhangi bir tedaviye başlamadan önce yaralarınızın iyileşmesi beklenir. Sizin için en uygun tedavi veya tedavi seçeneklerini Meme Kanseri Toplantısı sonrasında doktorunuzla tartışma imkânınız olacak ve kendi tedavi kararınızın içinde yer almanız beklenecektir.

Meme Kanseri Toplantısı’nda Kimler Yer Alır?

Amerikan Hastanesi multidisipliner Meme Kanseri Toplantısı’nda meme kanseri konusunda uzmanlaşmış genel cerrahlar, medikal onkologlar, radyasyon onkologları, radyolog ve patologlar, nükleer tıp uzmanı, gerekli hallerde kadın doğum uzmanı ve plastik cerrah, ayrıca psikolog, diyetisyen ve hasta koordinatörlerimiz yer almaktadır.

KEMOTERAPİ

Kemoterapi, hücrelerin büyümesini ve bölünerek çoğalmalarını durdurmak yoluyla kanseri yok etmeyi hedefleyen ilaç tedavisidir. Kemoterapi, adjuvan tedavi (cerrahiden sonra nüks riskini azaltmak için) şeklinde ya da neoadjuvan tedavi (tümörü küçültmek amacıyla, cerrahiden önce verilmesi) olarak uygulanabilir. Ayrıca metastatik (başka organlara yayılmış) veya tekrarlayan meme kanserinde de uygulanmaktadır.

Kanserin ilaçla tedavisini yapan ve kemoterapi veren doktora “medikal onkolog” denir. Sistemik kemoterapi çoğunlukla kan damarı yoluyla verilir. Meme kanseri için kemoterapi damar yoluyla (IV/toplardamar yolu) veya ağızdan hap şeklinde verilebilir. Kemoterapi haftada bir, iki haftada bir, üç hatta dört haftada bir verilebilir. Verilecek kemoterapiye karar verilirken, sizin hastalığınız evresinde ve özelliklerinde tümörü olan hastalar üzerinde yapılan klinik araştırmalar sonucunda en iyi cevabın alındığı ilaçlar seçilir. Bazen tek seferde bir ilaç yapılırken, bazen farklı ilaçlar birlikte verilebilir. Buna “kombine kemoterapi” denir. Adjuvan tedavide hem kemoterapi hem de radyoterapi planlandıysa önce kemoterapi tamamlanır. Kemoterapi tamamlandıktan sonra radyoterapi uygulanır.

KEMOTERAPİ PORTU NEDİR?

Doktorunuz kemoterapi planına göre size kemoterapi portu takılmasını isteyebilir. Port küçük, yuvarlak metal ya da plastik bir disktir. Porta bağlı ince bir kanülün ucu damarınızın içinde olacak şekilde, göğüs bölgesinde cilt altınıza yerleştirilir. Bu işlem küçük bir ameliyatla gerçekleştirilir. Böylelikle meme kanseri tedavisi süresince her kemoterapi verilmesi aşamasında damar yolu aranmasına gerek kalmaz. İlaçlar doğrudan port yoluyla uygulanır.

KEMOTERAPİNİN YAN ETKİLERİ NELERDİR?

Kemoterapinin yan etkileri kişiye, kullanılan ilaca ve ilacın dozuna göre değişebilir. Genel olarak yorgunluk, enfeksiyon riski, ateş, bulantı, kusma, saç dökülmesi, iştahsızlık, ağız yarası, kabızlık ve ishal sayılabilir. Âdet düzensizlikleri ve bazen de erken menopoza yol açabilir. Doğurganlık bozuklukları görülebilir. Genellikle tedavinin bitiminde yan etkiler de kaybolur. Nadiren kalp ya da sinir hasarı gibi uzun dönem etkileri olabilir. Bazen tek seferde bir ilaç yapılırken bazen farklı ilaçlar birlikte verilebilir.

ONCOTYPE-DXTM TESTİ NEDİR?

Oncotype-DXTM testi hastanın meme tümörü dokusundaki bir grup kanser genini ölçen özel bir tanı testidir. Test, meme kanserinizin nüksetme olasılığını ve kemoterapi tedavisinden fayda görme olasılığınızı tahmin etmemizi sağlar. Böylece kemoterapiden çok az fayda görebilecek bir hastayı belirleyerek kemoterapinin istenmeyen etkilerinden korumuş oluruz. Bu test kişiye özeldir. Tedavi planınızın sizin için belirlenmesini sağlar. Testin sizin için uygun olup olmadığını doktorunuzdan öğrenebilirsiniz.

HEDEFE YÖNELİK TEDAVİ

Hedefe yönelik tedavi kansere spesifik genleri ya da proteinleri bloke ederek sağlıklı hücreleri en az etkileyecek şekilde kanser hücrelerinin çoğalmasını ve yayılmasını engeller. Meme kanseri türlerinin ortaya çıkma sebepleri ve vücutta ilerleme şekilleri birbirinden farklıdır. En etkin tedaviyi seçebilmek için doktorunuz bazı özel testler isteyebilir. Bugün meme kanseri tedavisinde etkinliği kanıtlanmış ana hedefe yönelik tedavi, HER2’ye yöneliktir. Sizin kanseriniz HER 2 pozitif ise doktorunuz sadece HER-2 pozitif kanser hücrelerine etki edecek ilaç tedavisi önerebilir. Bu tedavi çoğunlukla kemoterapi veya hormon tedavisine ek olarak kullanılır.

Trastuzumab (Herceptin)

Trastuzumab HER2 pozitif olan hem erken hem de ileri evre meme kanseri tedavisinde kullanım için onaylanmıştır. Erken evre meme kanserinde bir yıl süreyle, metastatik hastalıkta ilaç hastalığı kontrol altında tuttuğu sürece trastuzumab verilir. Bu ilaca bağlı olarak yüzde 2 ila 5 oranında kalp problemleri görülebilir. HER2 pozitif meme kanseri hastalarının tedavisinde Pertuzumab (Perjeta), Lapatinib (Tykerb), Ado-trastuzumab emtansine (Kadcyla) da kullanılmaktadır. Bunlar HER2 (+) hastalar için hedefe yönelik diğer ilaçlardır.

HORMONAL TEDAVİ

Östrojen ve progesteron reseptörü pozitif (ER+ veya PR+) meme kanseri olan kadınlara hormonal tedavi verilebilir. Bu tümörler hormonların etkisiyle büyürler. Hormonları bloke ederek hastalığın nüks riskini azaltabilir ya da metastaz yapmış tümör küçültülebilir.

1 . Tamoksifen

Tamoksifen (Tamoxifen, Nolvadex, Tadex, Tamoxifencell, Tamoxifen-Teva) östrojenin meme kanseri hücrelerine yapışmasını engeller. Kanserli memede hastalığın geri gelme riskini, karşı memede meme kanseri riskini ve uzak metastaz riskini azalttığı bilinmektedir. Ayrıca meme kanseri için yüksek risk taşıyan hastalarda riski düşürdüğü ve DCIS (in situ duktal karsinom) tanısıyla lumpektomi yapılan hastalarda hastalığın memede yinelemesini azalttığı kanıtlanmıştır. Tamoksifenin yan etkileri ateş basması, vajinal kuruluk, akıntı, kanama, rahim kanseri riskinde artma, kan pıhtılaşması riskinde artma olarak sayılabilir. Diğer yandan, tamoksifen kemik sağlığı ve kolesterol düzeyleri üzerine iyileştirici etkilidir. Hem menopoz öncesi hem de menopoz sonrası dönemde kullanılabilir. Koruyucu amaçlı kullanımda, kemoterapi bittikten sonra 5 yıl süreyle kullanılması önerilmekteydi. Son yıllarda sonuçları açıklanan çalışmalar, 5 yıl yerine 10 yıl süreyle tamoksifen kullanılmasının daha yararlı olduğunu göstermektedir.

2 . Aromataz İnhibitörleri

Aromataz inhibitörleri menopoz sonrası dönemdeki kadınlarda yumurtalıklar dışındaki dokularda üretilen östrojen miktarını azaltırlar. Anastrozol (Arimidex, Aristu, Santra, Veridex), letrozole (Femara, Letrasan, Letrox, Letu) ve exemestane (Aromasin, Exetu) benzer yan etkilere sahip ve benzer etkinliktedirler. Kas ve eklem ağrısı, sıcak basması, vajinal kuruluk, artmış osteoporoz (kemik erimesi) ve kemik kırıkları riskiyle kolesterol düzeylerinde artışa neden olabilirler. Menopoz öncesi dönemde östrojenin ana kaynağı yumurtalıklardır. Aromataz inhibitörler yumurtalıktan östrojen yapımını etkilemezler. Âdetten yeni kesilmiş hastalarda ya da kemoterapi nedeniyle âdetten kesilenlerde kandaki östrojen düzeylerine bakılarak yumurtalıklardan hormon üretimi olup olmadığı kontrol edilir. 3 4. Over Supresyonu

Hormon reseptörü pozitif meme kanserli hastalarda, yumurtalıkların östrojen üretimini baskılamak amacıyla gonadotropin veya luteinizan hormon serbestleyici hormon (GnRH veya LHRH) analogları kullanılır. Bunlar hastayı geçici olarak menopoza sokarlar. Goserelin (Zoladex) ve leuprolid (Lucrin, Eligard, Prosalid) cilt altı enjeksiyon şeklinde 1-3 ayda bir yapılır. Bazı hastalarda cerrahiyle yumurtalıkların alınması önerilebilir. Ameliyatın hormonlar üzerine etkisi kalıcı olur.

MEME KANSERİNDE RADYOTERAPİ

Radyoterapi (Işın tedavisi) Nedir?

Radyasyon bir enerji şeklidir ve yaşamımız boyunca güneş ışınları, radyo dalgaları, mikrodalga, cep telefonu ve televizyon yayınları gibi çeşitlilik gösteren, düşük enerjileri nedeniyle kalıcı ve zararlı etkilerinin oldukça az olduğu bilinen birçok doğal ya da yapay iyonizan olmayan radyasyona maruz kalırız. Radyoterapi ise yüksek enerjili X ışınlarını kullanarak çevre normal dokularda en az hasarı oluştururken, hedef bölge içinde kanser hücrelerini yok eden tedavi şeklidir. Meme kanserinde radyoterapi, tümörün çıkartıldığı bölgede, göğüs duvarında veya memenin geri kalanında hastalığın geri gelme olasılığını azaltmaktadır. 

Hangi Hastalara Radyoterapi Uygulanır?

Meme koruyucu cerrahi (lumpektomi veya kadranektomi vb.) uygulananlara mutlaka meme radyoterapisi önerilmektedir. Memenin tamamının alındığı mastektomi ameliyatı yapılanlar içinse patoloji raporu değerlendirilerek karar verilir. Tümörün çapı, derecesinin yüksekliği, lenf nodu tutulumu gibi özelliklere bakılarak hastalığın aynı yerde geri gelme ihtimali yüksek öngörülenlere radyoterapi uygulanır. Bu durumda göğüs duvarına ve lenf nodları bölgesine radyoterapi yapılabilir. Hastalıklı olan lenf nodlarının riskine göre koltuk altı, köprücük kemiği üzeri (supraklaviküler bölge) veya meme kemiği üzeri de (sternum) tedaviye dahil edilebilir.

RADYOTERAPİ KİMLERE UYGULANMAMAKTADIR?

Eğer;

  • Bölgeye daha önceden radyoterapi uygulanmışsa,
  • Skleroderma, vaskulit gibi sizi radyoterapiye aşırı duyarlılaştıran bir hastalığınız varsa,
  • Hamile iseniz radyoterapi size uygulanmamaktadır.

Radyoterapi Ne Zaman Uygulanır?

Eğer cerrahiden sonra kemoterapi gerekliyse radyoterapinin kemoterapinin bitmesini izleyen 3-4 hafta içinde başlaması önerilir. Kemoterapi uygulanmadığı durumlarda ise radyoterapi, cerrahiden sonraki 3-4 hafta içinde uygulanmaya başlayacaktır. Eğer kısmi meme ışınlama yapılacaksa cerrahiden sonraki hafta ya da üç hafta içinde uygulanmaktadır.

Radyoterapi Hangi Yollarla Uygulanır?

Dıştan cihaz yardımıyla (Eksternal radyoterapi) İçten cihaz yardımıyla (Brakiterapi) Eksternal Radyoterapi Nasıl Uygulanır? Tedavi, günlük kısa seanslar olarak uygulanır. Her seans “fraksiyon” olarak adlandırılır. Her fraksiyon için ayırmanız gereken süre 15-20 dk olup bu süre tedavi öncesi kontrolleri ve hazırlık aşamasını da kapsamaktadır. Tedaviler Pazartesi’den Cuma’ya kadar uygulanır. Cumartesi ve Pazar günleri tedavi uygulanmaz. Toplam tedavi süresi 3 ila 6 hafta arasında değişmektedir. Doktorunuz sizi bu konuda bilgilendirecektir.

İçten Radyasyon

Memede tümörün çıkartıldığı bölgeye (lumpektomi boşluğu) doğrudan verilen bir radyasyon tedavisi türüdür. Erken meme kanserli hastalarda bu bölge, kanserin yeniden ortaya çıkma olasılığının en yüksek olduğu bölgedir. Kısmi meme ışınlaması (KMI), belirli özellikteki hastalara uygulanabilen yeni bir tedavi seçeneğidir. Halen üç tür KMI tekniği kullanılmaktadır:

1- Tek kateterli (MammoSite®) brakiterapi.

2- Çok kateterli brakiterapi (SAVI, Contura): Kliniğimizde kullanılmaktadır.

3- Eksternal (dışarıdan) ışın terapisi .

Ameliyat bölgesine bu boşluğu dolduran bir aparat yerleştirilerek bu boşluk ve etrafının tedavi edilmesi sağlanır. Beş günde toplam 10 tedavi uygulanır. Bu süre boyunca günde iki kez, 6 saat arayla tedavi uygulanmaktadır. Hasta planlanan tedaviyi 10-15 dakika boyunca aldıktan sonra memede hiçbir radyoaktif malzeme bırakılmaz ve siz radyoaktif olmazsınız.

Tedavi Planlamasındaki Basamaklar Nelerdir?

1- Simülasyon (hazırlık tomografisi),

2- Hedef belirleme,

3- Hesaplama ve doz dağılımı,

4- Kalite Kontrol süreci (tıbbi ve fizik kontrol ağı),

5- Tedavi.

Radyoterapinizin size uygun olması için kişiselleştirilmiş bir planlanma gerekmektedir.

Tüm tedavilerinize evden gelip gidebilirsiniz. Radyoterapi sırasında hastanede yatmanız gerekmemektedir.

Tedavi Aşaması

Tedaviniz, lineer akseleratör makinesinin bulunduğu özel bir odada yapılır. Radyoterapi uygulması için kullanılan cihazın etrafı kapalı değildir. Tedavi masasına uzanırsınız ve lineer akseleratör etrafınızda döner. Tedavi sırasında hiçbir acı veya değişiklik hissetmezsiniz. Sizden istenen sadece kıpırdamadan bir süre yatmanız olacaktır.

Radyoterapi Tedavisinde Gözlenen Yan Etkiler Nelerdir?

Radyoterapinin erken ve geç dönemde gözlenen bazı yan etkileri bulunmaktadır. Radyoterapiye bağlı tedavi sırasında gözlenen erken ve geçici yan etkiler ciltte kızarıklık, soyulma, tahriş ve hafif yorgunluk hissi olarak sıralanabilir. Kişiden kişiye değişen yoğunluklarda hissedilebilir. Bu yakınmalar genellikle 2 haftadan itibaren başlamakta ve tedavi sonuna kadar artış gösterebilmektedir. Tedavi tamamlandıktan sonra haftalar içinde kademeli olarak azalması öngörülmektedir.

Uzun Dönem Yan Etkiler

Radyoterapiden sonra çok az sayıda hastada genellikle ilk 6 ay içinde kuru öksürük ve daha az sıklıkla eşlik eden nefes darlığı tablosu olarak izlenen radyasyon zatürresi gelişebilir. Eğer ortaya çıkarsa kısa süreli steroid tedavisiyle iyileşen ve çoğunlukla geçici bir problem olarak tanımlanmaktadır. Radyoterapi sürecinde kalbin, özellikle sol kalp ve damarlarının aldığı doz önem taşımaktadır. Bu riskleri azaltmak için özel teknikler kullanılmakta, eskiden yapılan tedavilerle karşılaştırılamayacak oranda kalp koruması sağlanmaktadır.

Eğer lenf bölgelerini hedefleyen bir radyoterapi uygulanması gerekiyorsa cerrahinin yol açacağı lenfödem (kolda şişme) riskini uzun dönemde belli oranda artıran bir yan etki söz konusudur. Ancak, cerrahi ve radyoterapinin gelişmesine paralel olarak tedavi sırası ve sonrasında verilen önleyici egzersizler sayesinde lenfödemle daha az karşılaşılmaktadır. Nadir olarak tedavi edilen bölgede kalan kaburga kemiklerinde hiç tedavi almayan kişilere göre daha çabuk kırılma veya çatlama görülebilse de bu risk destek tedavilerle ciddi bir sorun olmadan geçmektedir. Tedaviden sonraki 15-20 yıl içinde çok düşük yüzdelerle de olsa radyoterapiye bağlı ikincil bir kanser gelişme riski söz konusudur. Ancak, başlangıçta kimin bu düşük riskle karşılaşabilecek bir aday olduğunu bilmek ve saptamak mümkün değildir.

Radyoterapiden Sonra Ailemle Bir Arada Durabilir miyim?

Tedaviden sonra üzerinizde herhangi bir radyoaktivite taşımazsınız, etrafınıza radyasyon yaymazsınız. Çevrenizdeki kişilerle ve çocuklarla, onlara zarar verme riskiniz olmadan bir arada bulunabilirsiniz.

MEME KANSERİ TEDAVİSİ SONRASI TAKİP

Meme kanseri tedavi süreci bittikten sonra doktorunuz sizin için bir takip programı planlayacaktır. Düzenli fizik muayeneyle gerekli görüldüğünde kan testleri ve filmler istenilerek iyileşme süreci takip edilecektir. Bir yandan meme kanseri nüks, metastaz ya da yeni kanser gelişimi açısından takip edilirken; diğer yandan aldığınız tedavilerin mevcut ya da olası uzun dönem yan etkileri açısından takip edileceksiniz.

Tamoksifen alan hastaların yıllık jinekolojik muayenelerini düzenli yaptırmaları gereklidir. Bu ilaç rahim kanserine neden olabileceğinden anormal vajinal kanama fark ederseniz vakit kaybetmeden doktorunuza bildiriniz. Aromataz inhibitörü kullanan hastaların tedaviye başlamadan önce kemik yoğunluğu ölçümü yaptırmaları önerilir. Aromataz inhibitörleri kemik kaybına neden olabileceğinden kullanım sürecinde takip sıklığını doktorunuz belirtecektir.

Ürkütücü olsa da meme kanserinin geri gelme olasılığı vardır. Aşağıdaki şikâyetlerden biri sizde varsa mutlaka doktorunuzla görüşün:

  • Meme, koltuk altı ya da göğüs duvarında ele gelen kitle.
  • Uzun süren ve ağrı kesicilerle geçmeyen ağrı.
  • Kemik ağrısı ya da kırıklar.
  • Baş ağrısı ya da nöbet geçirme.
  • Kronik öksürük ya da nefes darlığı.
  • Karın ağrısı ya da sarılık (cildin ve gözlerin sararması).
  • Aşırı yorgunluk.
  • Hasta ya da genel olarak kötü hissetmek.

Meme kanseri tedavisinden sonra iyileşme süresince hastalarımıza sağlıklı yaşam konusunda destek vermekteyiz. Dengeli beslenmek, sağlıklı kilonuzu korumak, sigara içmemek, alkol tüketimini azaltmak gibi konularda bilgi ve destek alabilirsiniz. Ayrıca menopoza bağlı şikâyetler, cinsel problemler, psikolojik sıkıntılar, depresyon gibi sorunlarınızla da profesyonel olarak ilgilenecek uzmanlarımız sizin yanınızda olacaktır.

HASTALIĞINIZ HAKKINDA DOKTORUNUZA SORABİLECEĞİNİZ SORULAR?

  • Hastalığımın türü ve evresi nedir? Bu ne demektir?
  • Başka testler de yapılması gerekir mi?
  • Tedavi planım nasıl olacak?

Cerrahi ile İlgili Olarak:

  • Meme koruyucu cerrahiye uygun muyum? Ve nedenleri?
  • Mememin şekli ne kadar bozulacak?
  • Çocuğum olursa ileride emzirebilir miyim?
  • Mememin alınması gerekiyorsa aynı zamanda yeni meme yapılmasını öneriyor musunuz?
  • Koltuk altı lenf bezlerim alınacak mı?
  • Sentinel nod biyopsisine uygun muyum?
  • Direnlerim olacak mı?
  • Dikişlerim alınacak mı?
  • Yara izlerim nasıl görünecek?
  • Hastanede ne kadar yatarım?
  • Yanımda birinin refakat etmesi gerekir mi?
  • Ameliyattan sonra fi zik tedavi görmem gerekecek mi?

Radyoterapi ile İlgili Olarak:

  • Hangi tür radyoterapiyi öneriyorsunuz?
  • Radyoterapi hangi bölgelere uygulanacak?
  • Hangi sıklıkla hastaneye geleceğim ve kaç gün sürecek?
  • Her gelişimde ne kadar hastanede kalacağım?
  • Tedavi esnasında bir şey hissedecek miyim? Yan etkileri neler olacak?
  • (Yeniden meme yaptırdıysanız veya yaptırmayı düşünüyorsanız) Radyoterapinin rekonstrüksiyon ameliyatıma olumsuz etkileri olacak mıdır?

Kemoterapi ile İlgili Olarak:

  • Nasıl bir kemoterapi türünü öneriyorsunuz?
  • Ne sıklıkla ve ne kadar süre kemoterapi alacağım?
  • Port takılması gerekecek mi?
  • Kemoterapi günlük hayatımı nasıl etkileyecek?
  • Çalışmaya devam edebilecek miyim?
  • Bulantım olacak mı?
  • Saçlarım dökülecek mi?
  • Meme kanseri tedavisinin yan etkileri neler olacak?
  • Tedavinin işe yaradığını nasıl anlayacağız?
  • Hastalığımın yayılma riskini azaltmak için ne yapabilirim?
  • Çocuk sahibi olabilir miyim? (Doğurganlığınızın korunması konusunda sorularınızı sormalısınız.)
  • Kemoterapi alırken âdet görmeye devam edecek miyim?
  • İlaçlarla menapoza girecek miyim?
E-Bültenimize Kaydolun