En Afilli Yaşgünü Hediyem Meme CA

AnasayfaArrowOnkoBlogArrowSavaşçılarımızın Kaleminden

Geri dönün

Geleceğin mesleği dedikleri bir meslek seçtim, benimle birlikte bu mesleği seçen dostlarla uzun süre o gelecek ne zaman gelecek diye esprili serzenişlerde bulunduk. Sonra dünyada bir pandemi fırtınası koptu ve o gelecek geldi. Moleküler biyologlara ihtiyaç vardı ve gün bugündür dedim gönüllü oldum.

2 saat içinde kararımı verip, çantamı hazırlayıp Bursa’dan İstanbul’a yola düştüm. Tulumumu giydim, maskemi siperliğimi taktım ve artık covid-19 denen bu virüsle göz göze gelmeye hazırdım. Hani her akşam açıklanmasını beklediğimiz yapılan test sayısı, pozitif vaka sayısı var ya, o verileri hatasız verebilmek için pür dikkat saatlerce laboratuvardaydım, herkes kadar yoruluyordum, fiziksel ekstra hiçbir şikayetim yoktu. Pandemiye rağmen her şey yolundaydı, çünkü böyle bir zamanda yapabileceğim en iyi şeyi yapıyordum. İşin bir ucundan tutmuştum. Ve günün 10-11 saatini bir araştırma hastanesinin içinde geçiriyor olmayı mesleki bir şans ve mesaj olarak görüyordum. Ta ki madem hastanedeyim şu ufak şişkinliği bir doktora göstereyim diyene dek.

Ultrasondayım…

Doktor;

– Kaç yaşındasın ?

– Bu kitle ne zamandır var ?

– Ailende meme kanseri var mı ?

Biyopsideyim…

– Kaç yaşındasın ?

– Bu kitle ne zamandır var ?

– Ailende meme kanseri var mı ?

Kafa sesim rutin sorulardır diyor iç sesim ters giden bir şeyler var, diyor. Neyse ki laboratuvar çok yoğun da düşünmeye pek vaktim olmuyor.

19 Haziran 2020, ekip arkadaşlarım tatlı bir sürprizle doğum günümü kutluyor, hepsi gözümde rengarenk hediye paketlerine dönüşüveriyor, pandeminin bana hediyeleri diyorum, gülümsüyorum kendi kendime. Sonra bir telefon geliyor, biyopsi raporum çıkmış; invaziv meme karsinoma. 365 de 1 ihtimalle doğum günümde böyle bir haber almam ablama ‘’bugün senin doğum günün böyle olmamalıydı’’ diye isyan ettiriyor. ‘’Hayır, abla.’’ diyorum ‘’Ağlayamazsın!’’, çünkü o an emin oldum ki mesleki bir şans ve mesaj olarak gördüğüm şey aslında hayati bir şans ve mesaj! Böyle bir rastlantıyı ya bir lanet ya da bir hediye olarak kabul edebilirdim. Gözümde en pembesinden bir hediye paketi daha canlanıverdi, merhaba meme kanseri ve merhaba 28 sene sonra ikinci kez doğduğum hayat!

Evet, ilk böyle karşıladım seni sevgili tümörüm. Dizlerimin titreyip de ayakta duramadığım tek bir an oldu; raporu gösterdiğim ilk doktorun genç oluşuma acıyarak ‘’nasıl oldu bu’’ dediği an. Çok korktum, bir uçurumun kıyısında olmakla bir uçurumun kıyısında gözleri bağlı olmak aynı şey değildi. İnsanı en çok önünü görememek, bilgisizlik ve belirsizlik korkutuyordu. Ben hazırlıksız yakalanmıştım, kanserin k’sini bilmiyordum, karşılaştığım olumsuz doktor tepkileri beni silkeleyip kendime getirdi, bu işin nasıl olduğunu demek ki benim bilmem gerekiyor, dedim.

Bir cihazdan diğerine giriyorum, bir doktordan diğerine gidiyorum. Belirsizlikler kabuslara boğuyor, uyumak istemiyorum artık, 4 kemiğime metastaz yapmış rahat da durmamış küçücük şey, zaten 4 e kadar evre var ,benimki de evre 4. Bu sefer doktorun karşısına hazırlıklı gidiyorum. Nasıl olduğunu bilmesem de ne olduğunu biliyorum. 4. Evre meme kanseriyim, ne yapacağız, diyorum.

Arada sırada, neden sen, diye üzülenler oluyor, kızıyorum. Nasıl, neden ben, diyeyim ki, benden önce benden sonra benimle beraber o kadar kanser hastası varken benim ayrıcalığım ne ola…

Sürecim netleşince biraz daha derin bir nefes alıyorum, belirsizlik çemberi daralıyor. Kemoterapi ile tanışıyorum, tam 8 raunt! Evime laboratuvar kuramam, boş da duramam, bu salgının ortasında herkes kadar risk de alamam.

İlmek ilmek çanta örmeye başlıyorum.

Bu gemi zaten hem beni hem çantamı taşımış onca sene, çantamı niye yere koymamış da kollarıma yük etmişim diyorum.

Raunt 1 bitiyor…

Çantamın her yerinden çıkan tokalar yüzünden aradığımı bulamaz olmuşum, altı üstü bir saç, kökü de ben de üstelik niye kesememişim hiç, asıl özgürlük cesaretmiş diyorum.

Raunt 2 bitiyor…

Ağzımın tadını bozan ilaçlarım rahat sığsın diye biraz büyük örüyorum bu seferki çantamı, ağzımızın tadı bozulmasın diyen büyükler ne haklıymış, büyüklerin tecrübeleri ne kıymetliymiş diyorum.

Raunt 3 bitiyor…

İçine bir de küçük bir cüzdan örüyorum, olan olmayana vermedikten sonra bedenler şifa bulsa ruhlarımız yaralı kalacak diyorum.

Raunt 4 bitiyor…

Makyaj malzemelerim çantamın her yerini kirletmiş, rimel sürecek kirpiğim yok ama hala beğeniliyor ve seviliyorum, bu estetik denilen şey ruhla da alakalı herhalde diyorum.

Raunt 5 bitiyor…

Sonbahar geldi, yağmurdan etkilenmeyecek bir çanta üretmek lazım, doğa bir formdan başka bir forma dönüşüyorken insan neden dönüşmesin, ben saçlarımı ağaçlar yapraklarını döktü diyorum.

Raunt 6 bitiyor…

Kötü gün dostlarımın vesikalıklarını toplayacağım bir çanta örüyorum.

Raunt 7 bitiyor…

Sevgiler,

Ayşenur Akın

Önceki Yazı

Benim Hikayem

Sonraki Yazı

Filiz Şenakar

E-Bültenimize Kaydolun