Geri dönün

Kolon Kanseri

Menü yükleniyor...

KOLON VE REKTUM KANSERİ

Kolon ve Rektum Kanseri (Krk) Nedir?

Kolon ve rektum kanseri, görülme sıklığı açısından tüm kanser türleri arasında üçüncü sırada yer alan bir kanser türüdür. Sindirim sisteminin son bölümünü oluşturan organların habis tümörleri olan kolon ve  rektum kanseri yaşam tarzı ve çevresel etkenler dolayısıyla, gelişmiş ülkelerde bu kanser türüne daha sık rastlanmaktadır. 

KOLON VE REKTUM KANSERİ İSTATİSTİKLERİ

Dünyada her yıl yaklaşık 1.200.000 yeni KRK hastası ortaya çıkmaktadır. KRK dünya genelinde erkeklerde ve kadınlarda üçüncü sıklıkta görülür ve kansere bağlı ölümlerde 4 sırada yer alır. Türkiye’de resmi verilere göre her yıl 13-15.000 civarında yeni hasta tanı almaktadır. Yaşam boyu KRK gelişmesi olasılığı erkekler için yüzde 4.5, kadınlar için yüzde 3.2 olarak hesaplanmaktadır. Elli yaşın üzerindeki kişilerde KRK sıklığı artmaktadır. Gelişmiş ülkelerde KRK oranı gelişmekte olan ülkelere göre 4 ile 10 kat daha fazladır. KRK sıklığındaki bu farklılık, yaşam tarzı ve çevresel etkenlerdeki değişikliklerle açıklanabilir.

KOLON VE REKTUM KANSERİ RİSK FAKTÖRLERİ

Dünya Kanser Araştırma Kurumu ve Amerikan Kanser Araştırma Enstitüsü verilerine göre;

  • Şişmanlık,
  • Hareketsiz yaşam,
  • Tütün kullanımı,
  • Yüksek doz alkol kullanımı,
  • Taze meyve ve sebzeden fakir beslenme,
  • Yetersiz lif tüketme,
  • Aşırı kırmızı et yeme,
  • Vücudun günlük gereksiniminin üzerinde enerji alımı önlenebilecek risk etkenleridir.

Ayrıca kişinin kendisinde ya da yakın aile bireylerinde KRK ya da diğer organ kanserlerinin bulunması, kolon-rektum poliplerinin varlığı, genetik geçişli ailesel KRK varlığının bilinmesi, uzun süreli iltihabi bağırsak hastalığının varlığı risk etkenleridir.

Kolon ve Rektum Kanseri Belirtileri

KRK çoğunlukla adenomlardan (polip) gelişir. Kolon ya da rektum mukozasından kaynaklanan bu iyi huylu tümörler uzun yıllar sessiz kaldıkları için genellikle fark edilmezler. Adenomların sıklığı yaşla beraber artar. Adenomdan kanser gelişmesi süreci büyük oranda aydınlatılmıştır, ancak bu süreci etkileyen dış nedenler tartışmalıdır.

En sıklıkla rastlanan kolon ve rektum kanseri belirtileri;

  • Dışkıda kan görülmesi,
  • Dışkılama alışkanlıklarında değişiklik,
  • Karın ağrısı ve şişkinlik,
  • Gizli kan kaybına bağlı solukluk,
  • Dışkıda mukus görülmesi,
  • Halsizlik,
  • Zayıflama,
  • Karında kitle hissedilmesidir.

KOLON KANSERİ TANISI

Kolon kanserinde tanı başlıca klinik muayene ve endoskopik inceleme ile konulur. Kolonoskopi sırasında alınan biyopsinin patolog tarafından incelenmesi sonucunda tanı kesinleştirilir. Kolon ve rektum kanserleri çeşitli yöntemlerle tedavi edilirler: Cerrahi, kemoterapi (ilaç tedavisi) ve radyoterapi (ışın tedavisi) bu tedavilerden en sık kullanılanlarıdır. Tedavi planlaması yapmadan önce hastanın genel durumu ve hastalığın yaygınlığı hakkında bilgi edinilmesi gerekir.

Hastanın Değerlendirmesinde Yararlanılan Yöntemler Nelerdir?

Klinik muayene ve rektumun parmakla muayenesinin yanı sıra kan sayımı, biyokimya incelemesi, karsino embriyojenik antijen (CEA- kolon ve rektum kanserlerinde yükselmesi beklenen tümör belirteci) düzeyine bakılması istenir. KRK değerlendirmesinde ve hastalık evresinin belirlenmesinde vazgeçilemez incelemeler görüntüleme yöntemleridir. Akciğer filmi, tüm karın bilgisayarlı tomografisi (BT), ultrasonografi (US), magnetik rezonans görüntüleme (MR), endorektal ultrasonografi (ERUS), pozitron emisyon tomografisi (PET) hastanın ve tümörün özelliğine göre istenen incelemelerdir. Bu değerlendirme sonucunda hastalığın evresi belirlenir ve tedavi ona göre planlanır.

Kolon ve Rektum Kanseri Kaç Evrede Sınıflandırılır?

KRK’in bağırsak duvarındaki derinliğine, bağırsak komşuluğundaki lenf düğümlerinde metastaz olup olmadığına ve uzak organlarda tutulum bulunup bulunmadığına göre 4 evrede sınıflandırılır:

Evre I. En erken hastalık evresidir. Kanser hücreleri bağırsağın iç ve orta tabakalarını tutar. Lenf düğümlerinde ve uzak organlarda tutulum yoktur.

Evre II. Kanser hücreleri bağırsağın tüm katlarını tutar, en dış tabakaya ulaşır, komşu organ ya da organlara yayılabilir. Lenf düğümlerinde ve uzak organlarda tutulum yoktur.

Evre III. Bağırsak duvarındaki tutulum hangi düzeyde olursa olsun, bağırsak komşuluğundaki lenf düğümlerinde tümör yayılımı vardır.

Evre IV. Hastalığın en ileri safhasını oluşturur. Bağırsak duvarındaki ya da lenf düğümlerindeki tümör yayılımı ne olursa olsun, karaciğer, akciğer, karın zarı (periton), kemik, beyin gibi organlarda metastaz vardır.

Tarama Testleri ve Erken Tanı Yararlı mıdır?

Elli yaş üzerindeki herkesin aşağıdaki testleri yaptırması önerilir:

  • Her yıl dışkıda gizli kan bakılması, gizli kan testinin pozitif bulunması halinde incelemenin kolonoskopi (rektumun ve tüm kalın bağırsağın endoskopisi) ile tamamlanması.
  • Beş yılda bir sigmoidoskopi (rektumun ve kalın bağırsağın son 50 cm’lik bölümünün endoskopisi) yapılması.
  • Her on yılda bir kolonoskopi yapılması, kolon poliplerinin ve kanserin tanısında en duyarlı yöntemdir. Günümüzde kolonoskopi uygulamaları, modern gereçlerle hastalara ciddi bir sıkıntı vermeden rahatlıkla ve güvenle yapılabilmektedir. Sakinleştirici ve ağrı giderici ilaçların yardımıyla üst düzeyde hasta toleransı- uyumu sağlanmaktadır. Kanama, bağırsak duvarında delinme gibi komplikasyonların görülme sıklığı binde birin altındadır.
  • Sanal kolonoskopi ise özel bir bilgisayarlı tomografi incelemesidir. Bilgisayarlı tomografi görüntüleri özel bir programla birleştirilerek sanki kolon içinde endoskopla ilerliyormuşçasına inceleme sağlanmaktadır. Kolonoskopi yerine tarama testi olarak kullanılabilir, ancak polip ya da kanser saptanması halinde gerçek kolonoskopiye gereksinim duyulmaktadır. 

Bu taramalarla KRK’inden ölüm yüzde 18 ile yüzde 37 arasında değişen oranlarda azaltılabilmiştir. Yüksek risk etkenleri olan kişilerde (anne, baba, kardeş, yakın akrabalarında KRK bulunması, uzun süreli iltihabi barsak hastalığı yaşamış kişiler, KRK nedeniyle ameliyat geçirmiş hastalar) tarama testleri daha erken yaşlarda başlatılır ve/veya daha sık aralıklarla uygulanır.

Kolon ve Rektum Kanserinden Korunma Önlemleri Nelerdir?

Bu önlemler üç basamakta incelenir. Öncelikle bir ülkede kimlerde ne oranda KRK ortaya çıktığı ve bu insanların yaşam tarzları, beslenme alışkanlıkları araştırılır. Bu araştırmalar doğrultusunda topluma kanseri önleyici öneriler sunulur. İkinci basamak önlemler kanser öncüsü lezyonların saptanması ve ortadan kaldırılmasıdır. Kolonoskopi ve polipektomi ikinci basamak önlemler arasında sayılabilir. Üçüncü basamak önlemler ise uygun tümör tedavisi ile hastalık tekrarının ve hastalıktan ölümün azaltılmasını hedefler. Ameliyatlar, radyoterapi, kemoterapi gibi tedavi yöntemleri bu grupta incelenir.

Kolon ve Rektum Kanseri Tedavisi

Tüm evrelerde kolon ve rektum kanserinin tedavisi cerrahidir. Tümörün kolon ve rektumdaki yerleşim yerine, boyutuna, evresine, hastanın tümör komplikasyonlarıyla (tıkanıklık, delinme, kanama gibi) acil koşullarda başvurmasına bağlı olarak cerrahi tedavinin şekli değişebilir. Günümüzde KRK’nin cerrahi tedavisinde laparoskopi ve robotik cerrahi uygulamaları giderek yaygınlaşmaktadır. Uygulanan başlıca teknikler aşağıda tanımlanmıştır:

  • Bazı küçük rektum tümörlerinde anüs yoluyla sadece tümörlü kısmın kesilip çıkartılmasına lokal eksizyon denmektedir.
  • Tümörün yerleşim yerine bağlı olarak kalın bağırsağın bir bölümünün (veya tümünün) ve rektumun bir bölümünün (veya tümünün) kesilip çıkartılmasına rezeksiyon denmektedir. Bu cerrahi teknikte bağırsak ile birlikte komşuluğundaki lenf düğümleri de birlikte çıkartılır. Eğer bağırsak komşu organlara yayılmışsa, radikal cerrahi sırasında bu organları da çıkartılması gerekir. Çıkartılan bağırsaktan arta kalan sağlıklı bağırsak uçları karşı karşıya getirilerek dikilir (anastomoz yapılır), hastanın normal yolla dışkılaması sağlanır. Anastomozlar elle ya da özel olarak imal edilen stapler (zımba) cihazları ile yapılır.
  • Kolon ya da rektum rezeksiyonları sonrasında çeşitli nedenlerle ince bağırsak ya da kolon karın duvarına dikilerek, anatomi dışı bir anüs (ileostomi veya kolostomi) oluşturulur. Bağırsak içeriği bu anatomi dışı delikten karın duvarına yapıştırılan plastik torba içine boşalır. İleostomi veya kolostomiler kalıcı olabilir, yani hastaların bağırsakları yaşamları boyunca karın duvarındaki torbaya boşalacaktır. Bazı hastalarda ise ileostomi ya da kolostomiye tıbben ihtiyaç kalmayınca anatomi dışı delik kapatılarak hastaların normal yoldan dışkılamaları temin edilir.
  • Uygun sayıda ve boyuttaki karaciğer ve akciğer metastazları cerrahi teknikle çıkartılabilir (metastazektomi).
  • Radikal cerrahi tedaviden yararlanamayacak ileri evredeki kolon ve rektum kanserlerinde hastanın yaşam konforunu artıracak palyatif cerrahi girişimler uygulanabilir (örneğin kolostomi açılması gibi).
  • III. ve IV. Evredeki hastaların ameliyatlarından önce ve/veya sonra tedaviye kemoterapi ve/veya radyoterapi eklenir.

Cerrahi Tedavi Sonuçları

KRK ameliyata bağlı komplikasyon oranları yüzde 15-30 arasında, ameliyata bağlı ölüm oranları ise yüzde 2-5 arasında değişmektedir. Hastaların radikal cerrahiler sonrasında beş yıllık sağ kalım oranları (ameliyat edilen 100 hastadan 5. yıl sonunda hayatta kalan hastaların sayısı) tümörün patolojik evresi ile doğrudan ilişkili bulunmaktadır.

Genel olarak I. Evre’de yüzde 90’ın üzerinde, II. Evre’de yüzde 70-85, III. Evre’de yüzde 45-75, IV. Evre’de yüzde 5-10 arasında değişen oranlarda 5 yıllık sağ kalım elde edilmektedir. Cerrahi tedavilerden sonra gelişebilecek hastalık tekrarlarının (nüks) zamanında saptanabilmesi amacıyla beş yıl süreyle yakın takip uygulanır. Takip süresince ilk iki yıl 3-4 ayda bir kez, sonraki üç yıl 6 ayda bir kez çeşitli inceleme yöntemleri ile hastalar kontrol edilir.

Kolon ve rektum kanserlerine yönelik tedavilerin başarısı farklı tıp dallarının ortak çalışmasını gerektirir. Gastroenterolog, patolog, radyolog, anestezist, yoğun bakım uzmanı, cerrah, radyasyon onkoloğu, medikal onkolog, psikiyatrist, psikolog, stoma hemşiresi vb. gibi çok sayıda uzman hastaların tedavisini birlikte planlar ve yürütürler. Tanı, tedavi ve takibin her aşamasında bulgular hastaya açıklanmalı, hastanın ve yakınlarının bilgilendirilmeleri ile tedaviye katılımları sağlanmalıdır.

KEMOTERAPİ

Kolon ve rektum kanserinde kemoterapi hastaların tedavisinde çeşitli aşamalarda rol oynar. Erken evre hastalıkta, ameliyat sonrası patolojik incelemede saptanan T ve N evrelerinin yansıttığı uzun vadeli nüksetme riskini azaltmak için, belli özellikleri taşıyan hastalarda, ameliyat sonrasında 6 ay süren bir koruyucu kemoterapi uygulanmaktadır. Rektum kanserinde bu 7 tedavi, biraz farklı olarak, radyoterapiyle eş zamanlı olarak ameliyat öncesinde uygulanır, böylece tümör küçültülerek daha rahat ve sınırlı bir cerrahi yapılması mümkün hale gelir.

Uzak metastaz yapmış hastalarda kemoterapi hastalığı küçültmek ve yaşamı uzatmak amacıyla yapılır. Burada kemoterapiye eklenen bazı biyolojik ajanlar ve uygun olan hastalarda metastazlara yönelik yapılan cerrahi ve farklı yok edici yöntemler, hastaların yıllarca yaşamasını mümkün kılmakta, hatta bazı metastaz yapmış hastaların tamamen iyileşmesi bile söz konusu olabilmektedir. Kemoterapi tedavisi kendi içinde çok farklı ilaçların çok farklı birleşimleri ile uygulanmaktadır. Bu nedenle kemoterapi denince akla gelen genel yan etkilerin her türlü tedavide herkesin başına gelmesi söz konusu değildir.

Genel olarak KRK tedavisinde kullanılan ilaç grupları “hastayla dost” olarak tanımlanan, yan etkileri yumuşak ve çok yaşlılarda bile uygulanabilen tedavilerdir, Hastanede yatmayı gerektirmez. Yaşamsal, tehlikeli yan etki çok nadirdir ve yüksek oranda vücut tarafından iyi bir şekilde kabul edilirler. Doktorunuz, kemoterapi uygulanması durumunda seçilmiş ilaç rejimine göre yaşanabilecek yan etkiler, terslikler ve alınması gereken önlemler konusunda size özgün olarak bilgilendirecektir.

RADYOTERAPİ

Kolon ve rektum kanserinde radyoterapi büyük çoğunlukla hastaneye yatış gerektirmeyen bir tedavi yöntemidir. Tedavilerimize ışık tutan çalışmalar doğrultusunda ikinci, üçüncü ve bazı dördüncü evre (T3/T4 hastalığı ve/veya nodal tutulumu saptanan) rektum kanserli olgularımızda ameliyat öncesi (preoperatif) radyoterapi önerilmesi genel kabul gören bir yaklaşımdır.

Ameliyat öncesi radyoterapinin, ameliyat sonrasında yapılmasına oranla hem daha etkili olduğu hem de erken ve geç yan etki risklerinin daha düşük olduğu gösterilmiştir. Preoperatif radyoterapi; kısa şema ve kemoterapinin eşlik etmediği günlük yüksek dozlar kullanılarak bir haftada (5 iş gününde, her gün bir kez) uygulanabileceği gibi, kemoterapinin eşlik edeceği ve günlük küçük radyoterapi dozlarının kullanıldığı 5-6 haftalık (25-28 iş gününde, her gün bir kez) bir kemoradyoterapi şeması olarak da önerilebilir. Bu öneride cerrah, radyasyon onkoloğu ve medikal onkolog tümör yükü ve yeri çerçevesinde kısa ya da uzun şema kararını birlikte vererek hareket edeceklerdir; anüse yakın aşağı yerleşimli tümörlerde dışkılama fonksiyonlarını koruyacak bir cerrahi şansını yükseltmek amacıyla preoperatif uzun dönem kemoradyoterapi daha sık 8 önerilebilmektedir. Eğer rektum kanserli hastamız ameliyat öncesi bir radyoterapi almamış ve cerrahi sonrası patolojik evre II-III olarak değerlendirilmiş ise, ameliyat sonrasında kısa şema kullanılamayacağından, uzun dönem postoperatif kemoradyoterapi uygulanması önerilecektir.

Modern radyoterapinin amacı uygulama bölgesindeki hastalıklı dokunun etkisizleştirilmesi sırasında sağlıklı dokuların zarar görebileceği radyasyon eşik değerleri aşılmadan fonksiyonlarının devamının sağlanmasıdır; bu nedenle yoğunluk ayarlı radyoterapi (YART) ile hedef bölgede istenilen yüksek dozlar sağlanırken, mesane ve bağırsak gibi normal dokuların korunabiliyor olması önemli bir gelişmedir. Ayrıca günümüz tedavilerinin olmazsa olmazı görüntü kılavuzluğunda radyoterapi (GKRT) ile hedefin her gün aynı tekrarlanabilirlikle daha keskin sınırlarla ışınlanması da her tedavi seansında alınan günlük görüntülemelerle sağlanmaktadır.

Radyoterapi sırasında oluşabilecek yan etkiler tedavi edilen bölge organları ile örneğin rektum tümörlerinde pelvik bölge (leğen kemikleri içi) ile sınırlıdır; tedavi sırasında erken yan etkiler olarak izlenen sorunlar tedaviden sonra hızlı bir iyileşme göstermektedir. Modern teknoloji ile bağırsaklar ve mesane önemli oranda korunmaktadır, bazı hastalarda tedavinin ilerleyen haftalarında hafif bir ishal ve idrar yaparken sıkışma, zorlanma, yanma hissi gözlenmektedir; rektum ise tümörü nedeniyle kaçınılmaz şekilde hedef alan içinde olduğu için dışkılarken makatta yanma, sık dışkılama hissi gibi akut yan etkiler görülebilmektedir.

Tedavi süresince bazı hastalarda bulantı, yorgunluk, iştahsızlık, tedavi cildinde kuruluk, kaşıntı, kızarıklık olabilmektedir. Sıklıkla tüm yan etkiler için uygun destek tedaviler verilerek, yaşam kalitesinin bozulmamasına dikkat ederek radyoterapi ara vermeden tamamlanmaktadır. Uzun dönemde alınan tüm tedavilere bağlı geç yan etkiler az da olsa izlenmekte, kişiye özel bilgilendirmeler tedavi öncesinde yapılmaktadır.

Ağrı Kontrolü Nasıl Yapılır?

Kolon ve rektum kanseri tedavisi sırasında ortaya çıkabilecek ağrılar modern yöntemlerle ve etkili ilaçlarla günümüzde sorun olmaktan çıkmıştır. Ameliyat süreçlerinde gelişebilecek ağrılar “hasta kontrollü ağrı pompaları” ile giderilmektedir. Radyoterapi/kemoterapi dönemlerinde 9 yaşanabilecek ağrılar ise ağrının oluşma sebebine ve yerine göre özgün ağrı kesici ilaçlarla tedavi edilmektedir.

KOLON VE REKTUM KANSERİ TEDAVİ SONRASI

Psikolojik Destek için Neler Yapılmalıdır?

KRK tanısı alan hastaların ve hasta yakınlarının değişik oranlarda psikolojik travma altında kaldıkları gözlenmektedir. Özellikle geçici veya kalıcı anatomi-dışı barsak ağzı oluşturulan hastaların bu sürece uyum sağlaması ciddi destek gerektirebilir. Hastalığın kalıtsal özellikler taşıması, hasta yakınlarında da taramalarını yaptırmak yönünde psikolojik baskı ve endişelere neden olabilir. Hastaların önemli bir grubu, hastalık ve tedavi olanakları hakkında bilgi edindikten sonra ek bir desteğe ihtiyaç duymaksızın kendi olanakları ile sürece uyum sağlayabilmektedir. Bazı hasta ve hasta yakınlarına ise psikolojik destek (psikoterapi, ilaç gibi) gerekmektedir. 

Kolon ve Rektum Kanseri Konusunda Güncel Gelişmeler Nelerdir?

KRK genetiğinde, moleküler biyolojisinde önemli adımlar atılmış ve moleküler hedeflere göre seçkin ilaçların kullanımı gündeme gelmiştir (kişiye özel tedavi). Tanı, tedavi yöntemleri ve takip için birden çok tıp dalının ortak toplantılarda tartışarak karar vermesi (multidisipliner yaklaşım) yaklaşımı genel kabul görmektedir.

Kolonoskopinin tarama amaçlı olarak daha sık kullanılmaya başlanması, poliplerin ve erken kanserlerin varlığını önceden saptayarak KRK sıklığını ve KRK’den ölümleri geriletmektedir. Cerrahi girişimlerde uygun hastalar için minimal invaziv yöntemlerin (laparoskopi, robotik cerrahi) tercih edilmesi ameliyat sonrası hasta konforunu artırmaktadır. Modern radyoterapi cihazları ile hem daha etkili sonuçlar elde edilmekte hem de yan etkiler en aza inmektedir. Kemoterapi uygulamalarında güncel ve etkili ilaçlarla sağ kalım sonuçlarında belirgin iyileşmeler sağlanmaktadır. Bu sayede özellikle metastatik hastalıkta anlamlı ilerleme elde edilmiştir.

E-Bültenimize Kaydolun